Seyahat |
Toscano Bölgesine Gezi |
TOSKANO Minik köyler, yemyeşil tepeler, şarap bağları, zeytinlikler
ve sanat. İşte TOSKANO…
Evet bir kez daha Toskano bölgesindeyim
. Eğer sizde benim gibi yemyeşil
vadileriyle, gürültüden uzakta yöresel lezzetlerin
ve şarabın tadını mı çıkarmak istiyorsunuz.
O zaman size önerim nefes kesen doğası ile Toskano böigesi…
Yola 14 kişi çıktık. Komşularım hepsi birbirinden şeker insanlar… İlk günümüz de Bolonya’dan
şarapları ile ünlü Chianti bölgesine hareket ettik. Öğle yemeğimizi Chianti
bölgesinin Michlen yıldıza sahip gurme restaurantı Albergaccio di Castellina’da, bölgeye özgü
şaraplar eşliğinde lezzetli yemeklerimizi yedik. Buraya yolunuz düşer ise
mutlaka ve mutlaka kuzu etini yemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. Yemek sonrası
Ortaçağ’dan kalma Toscana’nın en ünlü kasabalarından Borga Medievale di Monteriggioni’ye gittik. Çok minik şirin bir
kasaba… Ardından kalacağımız Castello del Nero otele vardığımızda hafif yorgunluk belirtileri
başlamıştı. İlk günü yorgun olacağımızı düşünerek akşam yemeğini otelde yemeği planlamıştık.
Otelin restoranı Tende Rosse restoranınnda yedik fakat bu kadar özel bir ortamda, yemekler
bana göre hayal kırıklığı idi. 2.günümüzde rotamız Ortaçağdan kalma Montalcino
Bölgesi’ne 14.yy dan kalma kaleleri, daracık sokakları, yerel el işi ürünlerinin satıldığı minik köyde
gezdik. Buraları gezerken hayretler
içinde kalıyorum. Hiç mi bir aykırılık olmaz. Bu kadar mı insan tarihine sahip
çıkarda böyle korur. Öğle saatlerinde dünyaca ünlü Brunello di Montalcino
şaraplarının üretildiği tesislerin de bulunduğu Banfi Şarap bağları ve tesislerini ziyaret ettik. Çevre, sosyal
ve etik sorumluluk ve müşteri memnuniyeti bazında dünyaca 1.lik
almış söz konusu şaraplar aynı zamanda 2010 yılında İtalyan sommelier Birliği
tarafından İtalyan Şaraplarının oscarını da almış. Öğle yemeğini de burada Taverna Banfi’de yedik. Yemekler gayet başarılı idi. Buradaki
yemek önerim tavuk yemeği ve ricotta
peyniri ile yapılan tartı öne çıkan lezzetlerdi. Otele döndükten sonra o kadar
güzel bir yağmur başladı ki şemsiyelerin altında oturup bu şahane ortamı içime
sindirdim. Arkadaşlarımızın kimi otelin spasında, kimi odasında dinlenmeyi
tercih etti ve akşam yemeği için tekrar yollara koyulduk. Yaklaşık 1 saatlik
yolculuk sonunda 10.yy dan kalma Cantinetta di Rignana’ya vardık. Rustik bir
atmosfere sahip restoran beklentimin çok altındaydı. Buradan size önereceğim
sadece peynirleri… Ertesi gün yol
çizelgemiz Toscana bölgesinin merkezinde Chianti ve Maremma tepelerinin
ortasında Bölgenin öne çıkan şehirlerinden Siena’ya gittik. Bu şehre ikinci
gelişim beni burada en çok etkileyen şehrin tamamı aynı renk nasıl desem
sarımsı kızıl bir renk. kendimi bu seyahatte ortaçağda yaşıyor gibi hissettim.
Herşey o kadar o zamandan kalmış ki. Burada Avrupa’nın en büyük meydanları
arasında gösterilen Piazza del Campo meydanında her yıl 2 temmuzda elemesi 16
agustos finali yapılan Palio at yarışlarından dolayı o tarihlerde Siena turist akınına uğrarmış.
Ayrıca bence Siena’daki katedral gerek
iç, gerek dış süslemeleri ve heybeti ile
tüm Toscana’nın en etkileyici dini yapısı… Öğle yemeğimizi Siena’nın en eski restaurantı Enoteca Tre Cristi’de yedik. Çok lezzetli bir yemekti. Bir daha Siena’ya
gidersem yine burada yemek isterim. Ardından yolumuz Floransa’ya doğru oldu
yarım günümüzü Floransa’nın güzel sokaklarında dolaşıp güzel kahvelerini içerek
geçirdik. Ve Seyahatimizin son akşam yemeğini michlen yıldıza sahip Osteria di
Passiniano Restaurant’ında yedik. Tam bir final yemeği oldu. Sıralama yapmak
gerekirse seyahatin en lezzetli yemeğini burada yedik. Ertesi sabah hava
alanına doğru yola çıktık. Bir güzel seyahati daha sonlandırmış oldum. Güzel
anılar ve güzel dostlarla güzel anlar paylaşmak çok güzeldi.
|
|
Tarih : |
5/23/2013 |
|
|
|
Avusturya |
Avusturya
LORÜNSER SPORTHOTEL Bu sene kayak tatili için belirlediğimiz yer, Avusturya’nın Alp dağlarının, Arberg Bölgesinde konumlanan Zürs kasabasında bulunan Larünser Sporthotel idi. Burayı hiçbir tavsiye almadan tamamen tesadüf eseri bulduk. Bundan dolayı beklentim de çok yüksek değildi. Fakat o kadar memnun ayrıldım ki. Her sene farklı yere gitmeyi tercih eden BEN, acaba seneye yine buraya mı gitsek dedim. Yediğim yemeklerin lezzet ve görselliği uzun süre hafızamdan silinmeyecek gibi görünüyor. Otel ilk 1927 yılında inşa edilmiş ara ara yenilikler ilave edilmiş fakat klasik dokusunu muhafaza etmeye önem verilmiş , otel üç kuşaktır Jochum ailesi tarafından idare ediliyor Ve şahane bir işletme ve günün her saati işinin başında olan otel sahiplerinin güler yüzü ve çalışkanlığı çok etkileyiciydi. Eşimin soğuk algınlığı rahatsızlığı için talep ettiğimiz doktor 15 dakika sonra oteldeydi. Odaların temizliğini anlatmam zor, günde 2 defa temizlik yapılıyor ve her zaman koridorda bir kat hizmetlisi mevcut… Otelin genel müşteri kitlesi her sene aynı kişiler oluyormuş, bize onları nasıl bulduğumuzu sordular. Yani bir giden bağımlı olup uzun yıllar gitmeye devam ediyorlarmış. Benim dikkatimi çeken bir hoş şey de restoranın içinde cep telefon ile konuşmak yasaktı. Tek olumsuz yanı kayak pistlerine ulaşmak için, 5 dakika kayakları taşıyarak yürüyor olmamızdı.
|
|
Tarih : |
2/3/2013 |
|
|
|
Küba |
Küba Egzotik, tropik, sosyalist, enerjisi yüksek ve bir o kadar da mahsun bir ülke KÜBA 2 Küba seyahatim arasında 6 sene geçmiş olmasına rağmen bir düşününce Küba’da değişen hiçbir şey olmadığını fark ettim Küba deyince aklıma ilk gelenler, kahraman ve çok yakışıklı CHE, marksist devrimci Fidel Castro, puro ve müzik. Küba'nın olmazsa olmazları... Küba karayiplerdeki en kalabalık ada ülkesi. Tek partili egemenliğine dayalı sosyalist bir devlet yapısı ile yönetiliyor olmasından dolayı, üretim araçlarının hemen hepsi devlet tarafından işletiliyor. Amerika’nın uyguladığı ambargo yüzünden ticaret kapıları kapalı. Fakat ekonomik izolasyona bağlı olarak 1959 lu yıllarda hayatı durdurmuşlar ve hala o dönemi yaşıyorlar. Fakirler ama mutlular. Dileniyorlar ama ısrar etmiyorlar. Hayatla ilgili çok büyük beklentiler içinde değiller sanki… Apolitik bir gözle bakıyorlar. Her köşe başında amatör müzik grupları mevcut, uzun bir geçmişe sahip Küba müziği coşkulu ve hareketli, insanın içini kaynatıyor sizi de alıp içine çekiyor. Birden yerinizde kıpırdanmaya başlıyorsunuz. Küba’nın devrimci kahramanı Jose Marti’nin ünlü eseri olan Guantanamera ve Nicholas Guillen’in dünyaca ünlü eseri Soldadito Boliviano (Bolivya ordusu ve Che için yazdığı şarkı) sık sık duymaya alışık olduğumuz şarkılar oldu. Küba’nın başkenti Havana görülmesi gereken çok enteresan yerlerden biri… 1982 yılında Unesco tarafından dünya kültür mirası listesine dahil edilmiş. Küba kültüründe,köken bakımından İspanyol ve Afrika etkisinin belirgin izlerini görebiliyoruz. Mutfağı da tam böyle... Küba ve puro ikisini ayrı düşünmek imkansız fakat puro üretiminin hala ilkel yollarla yapıldığını düşünürsek bütün dünyada küba purosunun var oluşu biraz düşündürücü çünkü puroyu hala tek tek elleriyle sarıyorlar.Fakat bacağında puro saran kızlar yok yani bu tamamen bir şehir efsanesi... Küba yaşadığı ciddi ekonomik sıkıntılara rağmen sağlıklı bir toplum inşa etmiş. 1989 devriminden sonra devlet sağlık alanına çok önem vermiş yapılan yenilikler sayesinde ciddi yol almışlar. Bugün söylenenlere göre 61.000 doktor, 200 civarında klinik, 21 tane de tıp fakültesi var olduğu söyleniyor. Tedavi olmak için çok sayıda turist ülkeye geliyorlarmış.(rakamlarda bir hata var ise ben bizi gezdiren rehber Fidel'in yalancısıyım) Ayrıca bir güzellik de Havana'da Atatürk büstünün var olması. Doğrusu çok etkilendim. Fidel Castro bir konuşmasında Atatürk'ten bahsederken ben de devrim yaptım fakat Atatürk'ün yaptıklarını yapmaya cesaret edemezdim. Ona ve devrimlerine hayranım demiş... Şimdilik Küba hakkındaki yorumlarım bu kadar...
|
|
Tarih : |
1/6/2013 |
|
|
|
Dubai Seyahatimizden Görüntüler |
Dubai Seyahatimizden Görüntüler Bana Dubai'yi sorsalar, derim ki 5 yıldızlı şehir. Adeta çölün ortasına bir cennet kondurmuşlar. Gerçek bir mucize... 15 sene içinde 6 defa gittim. Her defasında beni şaşırtmayı başaran bir şehir. Sürekli kendine yeni şeyler ekleyen şahane bir tatil yeri, bir tatilde aranacak herşeyin en iyisi mevcut en iyi oteller, sıcak bir iklim, en iyi alışveriş merkezleri mevcut birde ülkedeki zıtlık beni çok etkiliyor. Bu kadar modern mimarinin içinde yaşayan insanların muhafazakar görünümü ve bir o kadar emniyetli oluşu, giyim tarzınız onlardan ne kadar farklı olsa da sizi rahatsız eden ne bir bakış ne bir davranışla karşılaşıyorsunuz. Dünyanın en lüks oteli Burj Al Arab, dünyanın en yüksek binası Burj Dubai, dünyanın en büyük suni adaları Palm islands, bir alışveriş merkezinin içinde en uzun kayak pistine sahip Dubai gerçekten görülesi bir yer çok tavsiye ediyorum. Bir tek etkilenmediğim kısım yemek konusu yerel yemekleri lübnan mutfağı nerede yediysem ben de iz bırakan bir lezzet olmadı. Fakat otellerin lükslüğü büyüleyici,lükslüğün son sınırı diyebilirim. Favori otellerim One and only palm otel ve Medine al salam otel******
|
|
Tarih : |
4/7/2012 |
|
|
|
|
|
Toplam Kayıt : -1
Toplam Sayfa : 1
|
|
|